Tam bir masalsı şehir olan Venedik, balayı veya evlilik
yıldönümü için tercih edilebilecek şahane bir yer. Zaten genelde çiftler tarafından
tercih edilen bu güzel İtalyan şehrine hayran kalacaksınız.
Genelde Venedik’e turlarla gidilir. Tur
şirketleri şehri şöyle bir
gezdirip, kısa bir gondol turunun ardından sizi yarım saat serbest
bırakırlar ve sonra geri dönersiniz. Turun anlaştığı oteller de oldukça şehir
dışıdır. Venedik’e gittim, gezdim dersiniz.
Maalesef ki Venedik öyle 1-2 günde
tadına varılacak bir şehir değil. Her yeri gezmek, tarihe tanıklık etmek
ve şehrin sokaklarında kaybolmanız gerek.
Maceracı Kaşifler olarak 45’ten fazla
ülke gezdik, Venedik bizi oldukça etkileyen yerlerin başında gelir. Tüm
dünyadan ziyaretçilerin akın ettiği bu ada şehrini sizlere daha fazla anlatmaya
başlayalım.
Öyle
bir şehir düşünün ki 118 küçük ada birbirine köprüler ve su
kanallarıyla bağlı olsun. 400 tane köprü olduğunu duyduğumuzda hiç te
şaşırmadık.
Biz Viyana’dan arabamızla çıkıp Venedik’e vardık.
Aracımızla gidebildigimiz en son noktaya kadar gidip cok katlı otoparka günlüğü
18 Euro’ya parkettik. Toplu taşıma araçları ve diğer tüm motorlu taşıtlar için son durak olan Piazzale Roma’da iniliyor. Burası, motorlu
kara taşıtlarının Venedik’te gelebildiği son nokta. Bu noktadan sonra şehre ya
yürüyerek ya da toplu taşıma aracı olan kanal otobüslerine (Vapuretto)
binilerek giriliyor. Bizde kişi başı günlüğü 7 Euro olan Vapuretto biletlerimizi
ve sırt çantalarımızı alarak Vapurumuza binip otelimize varmak için yola
koyulduk.
Biz Hilton Molino Stucky
Venice’de konaklamayı tercih ettik. Hem uluslararası standartları olan hem de
kalitesine aşikar olduğumuz için kararımız Hilton’dan yana oldu. Hemen
belirtelim Hilton Otelinin San Marco Meydanı’na ücretsiz servis veren vapur
shuttle bulunmakta. Sadece San Marco meydanına uğramıyor bu vapur istediğiniz
durakta indi bindi yapabiliyorsunuz.
Otelimize check - in
yaparken resepsiyonist tarafından talep edilen kişi başı X kalınan gün sayısı
miktarı kadar günlük 4,5 Euro şehir vergisi ödedik. Otel görevlisi bizden toplamda
nakit 36 Euro şehir vergisini alıp, devlet tarafından verilen özel bir zarfa
koyup hemen ayırdı. Bu vergi sadece nakit olarak kabul ediliyor hemen
belirtelim.
Otele yerleştikten sonra
soluğu hemen Grand Kanal’da alıyoruz. Grand Kanal (Canal Grande) 4km kadar uzunluğuyla
Venedik'in en büyük ve en güzel kanalı. Bu ana kanala çok sayıda ikincil kanal
açılıyor ve yüzlerce köprü ile birbirine bağlı bu masalsı şehir sokaklarında
kaybolmaya başlıyoruz.
Karnımız acıkmaya
başlayınca güzel bir İtalyan pizzası yemek için bir yerler arıyoruz. Ben güzel
bir spagetti ve eşim de bir Pizza Margarita ısmarlayıp bu güzel lezzetlerin
orijinal ülkesinde tadına bakıyoruz. Tabir-i caizse Mamma Mia!!! J O kadar karbonhidrat yüklemesinden
sonra Venedik’in daracık sokaklarını keşfetmeye devam ediyoruz. Elimizde harita
olmasına rağmen spontane gezmek en keyiflisi. Her sokak, her köprü ve köşebaşı
size süprizler vadediyor çünkü.
Grand Kanal üzerinde
4 köprü bulunuyor. En ünlüsü,en eskisi ve en kalabalığı Rialto Köprüsü. Bu köprü
eskiden beri Venedik’in ticari faaliyetlerinin en yoğun olduğu bölge olduğu
için önem taşıyormuş şimdi ise turistlerin gözdesi.(Fotograf çektirmek için sıra bekledik)
Devasa Cruise Gemilerinin
de uğrak noktası Venedik. Sabah 09:00 aksam 17:00 saatlerinde günübirlik
yanaşıyorlar ve binlerce turist Venedik sokaklarını keşfe çıkıyor. Bu saatler
arasında her yer ama her yer oldukça kalabalık. Müzelerde, cafe, restaurantlar
ve dükkanlarda bile sıra oluşuyor.
Size ufak bir ipucu verelim; biz şanslıyız
ki ilk gün farkettik J Cruise turları gider gitmez Venedik’in istisnasız her
dükkanında (cafe ve restaurantlar da buna dahil) %50 indirim yazan tabelalar
asılıyor camlara. Biz de akşam yemeğimizi Cruise gemilerinin ayrılma saatinden
sonra yarı fiyatına yedik ve hediyelik alışverişlerimizi de yine bu saatten
sonraya denk getirerek gayet ekonomik sayılabilecek fiyatlar ödedik.
San Marco Meydanı
turistlerin bir diğer uğrak yeri. Bu devasa meydanda San Marco Kilisesi, Saat Kulesi ve Dükler Sarayı bulunmakta. Şehirin en çok ziyaret
edilen müzelerinden biri olan Marciano Müzesi de
San Marco meydanında bulunuyor.
Giriş için oldukça uzun sıralar bekliyorsunuz.
Bir zamanlar meydanda bulunan bronz atlar, ünlü mücevherler, mozaikler bu
müzede sergileniyor. Yukarı kısmında bulunan balkonlarına çıkarsanız çok güzel
bir manzara yakalayabilirsiniz.
Meydanda, Venedik’in, hatta dünyanın en meşhur kafelerinden
biri olan Caffe Florian var.
Akşamları meydanda bulunan bu cafelerin önündeki
orkestralar tam bir müzik ziyafeti sunuyor. Canlı olarak sergiledikleri
performansları dinlemeye değer. Geceleri de oldukça eğlenceli olan bu meydanı
gezmeden dönmeyin deriz.
Gelelim Venedik ile özdeşleşmiş Gondollara. Daha önce
de belirttiğimiz gibi kanallarla kaplı bu güzel şehri bir de Gondolla gezmek
isterseniz, öncelikle biraz pazarlık yapmanızı öneririz.Avrupa ülkelerinde pek
yaygın olmasa da pazarlık geçerli. Dilerseniz eşinizle veya sevgilinizle
romantik bir Gondol Turu’nu başbaşa veya ekonomik olsun isterseniz sizin gibi
diğer turistlerle ortak yapabilirsiniz. Bu güzel Gondol Gezisinde Marco Polo’nun, Kazanova’nın ve ilk
başbakanlarının yaşamış olduğu binaların yanından, sayısız köprünün altından
geçiyorsunuz.
Gelelim biraz ne alınır, ne tür hediyelikler var
Venedik’te. Rialto Pazarı öğle vaktine (12:30) kadar açık, taze meyve, sebze ve çeşit çeşit ürünlerin
satıldığı bir Pazar. Oldukça acı tüketen İtalyan’lar bu pazarda taze acı
biberleri tıpkı çiçek buketi gibi satıyorlar.
Venedik’in birçok mağazasında el işi cam objeler, figürler, avizeler
görebilirsiniz. Bu camların kökeni Venedik’e 45 dakikalık mesafede bulunan Murano Adası’ndan geliyor. Ayrıca şahane maskeler de bu
şehrin simgesi. İrili ufaklı maskelerin satıldığı dükkanlara bayıldık.
Seyretmesi hatta fotoğraf çekmesi bile çok zevkli.
Makarnaların binbir çeşidi, rengarenk ve hatta siyah beyaz olanları bile
mevcut. Hepsi hediyelik olarak paketlenmiş ve renkli olanlar çeşitli
sebzelerden elde edilen renkler olduğu için gönül rahatlığı ile alabilirsiniz.
Ayrıca, ünlü İtalyan içkisi Limoncello, zeytinyağı, Parmesan, Mozerrella gibi
peynir çeşitleri de alabileceğiniz yerel ürünler arasında.
İtalya’ya gelip birbirinden meşhur kahvelerinden içmeden döneceğimi
sanıyorsanız, benim gibi bir kahve tutkununu hiç tanımıyorsunuz demektir. J Venedik sokaklarını karış karış gezerken yorulduğumuzda, hemen bir cafe
veya pastane bulup güzel bir kahve molası verdik. Kahvenin yanına eşlik eden
olağanüstü lezzetli ve bizim ülkemizdeki tatlarıyla alakası olmayan Tiramusu’ya
bayıldık.
Belirtmeden geçemeyeceğim, eğer kahvenizi sıcak seviyorsanız mutlaka
belirtin çünkü kahveler soğuğa yakın bir ısıda servis ediliyor. Ayrıca şehir
efsanesi değil ayakta içtiğin ile oturarak içtiğin kahvenin fiyatı da farklı :P
Venedik’te deniz ürünleri
ya da risotto gibi bir şeyler yemek için kişi başı 30€ gibi epeyce bir miktar
ödemek gerekiyor. Ama pizza dilimleri için ödeyeceğiniz miktar Cruise gemileri
ayrılmadan önce 10 Euro, Cruise gemileri ayrıldıktan sonra 5 Euro. Tercih
tamamen size kalmış. Biz her ikisini de denedik hepsi birbirinden lezizdi.
İPUÇLARI:
1)Gondol Gezisini
mutlaka yapın. Tabii biraz pazarlıktan sonra.
2)Cruise Gemilerinin
şehirden ayrılmasını bekleyin, herşey yarı fiyatına düşüyor.
3)Vapurettolara
binmeden de şehrin bir ucundan diğerine köprüler ile yaya gidebilirsiniz.
4)Kahvenizi sıcak
seviyorsanız mutlaka garsona hatırlatın.
5)Bazı turistik
mekanlar inanılmaz pahalı olduğu için menülere gözatmadan sipariş vermeyin.
6)Ülkemizde oldukça
pahalı olan Parmesan Peyniri fiyatından dolayı taşımaya değer.