20 Ekim 2016 Perşembe

VENEDİK / İTALYA



Tam bir masalsı şehir olan Venedik, balayı veya evlilik yıldönümü için tercih edilebilecek şahane bir yer. Zaten genelde çiftler tarafından tercih edilen bu güzel İtalyan şehrine hayran kalacaksınız.  



Genelde Venedik’e turlarla gidilir. Tur şirketleri şehri şöyle bir gezdirip,  kısa bir gondol turunun ardından sizi yarım saat serbest bırakırlar ve sonra geri dönersiniz. Turun anlaştığı oteller de oldukça şehir dışıdır. Venedik’e gittim, gezdim dersiniz. 



Maalesef ki Venedik öyle 1-2 günde tadına varılacak bir şehir değil. Her yeri gezmek, tarihe tanıklık etmek ve şehrin sokaklarında kaybolmanız gerek. 



Maceracı Kaşifler olarak 45’ten fazla ülke gezdik, Venedik bizi oldukça etkileyen yerlerin başında gelir. Tüm dünyadan ziyaretçilerin akın ettiği bu ada şehrini sizlere daha fazla anlatmaya başlayalım.


Öyle bir şehir düşünün ki 118 küçük ada birbirine köprüler ve su kanallarıyla bağlı olsun. 400 tane köprü olduğunu duyduğumuzda hiç te şaşırmadık.


 Biz Viyana’dan arabamızla çıkıp Venedik’e vardık. Aracımızla gidebildigimiz en son noktaya kadar gidip cok katlı otoparka günlüğü 18 Euro’ya parkettik. Toplu taşıma araçları ve diğer tüm motorlu taşıtlar için son durak olan Piazzale Roma’da iniliyor. Burası, motorlu kara taşıtlarının Venedik’te gelebildiği son nokta. Bu noktadan sonra şehre ya yürüyerek ya da toplu taşıma aracı olan kanal otobüslerine (Vapuretto) binilerek giriliyor. Bizde kişi başı günlüğü 7 Euro olan Vapuretto biletlerimizi ve sırt çantalarımızı alarak Vapurumuza binip otelimize varmak için yola koyulduk.


Biz Hilton Molino Stucky Venice’de konaklamayı tercih ettik. Hem uluslararası standartları olan hem de kalitesine aşikar olduğumuz için kararımız Hilton’dan yana oldu. Hemen belirtelim Hilton Otelinin San Marco Meydanı’na ücretsiz servis veren vapur shuttle bulunmakta. Sadece San Marco meydanına uğramıyor bu vapur istediğiniz durakta indi bindi yapabiliyorsunuz.


Otelimize check - in yaparken resepsiyonist tarafından talep edilen kişi başı X kalınan gün sayısı miktarı kadar günlük 4,5 Euro şehir vergisi ödedik. Otel görevlisi bizden toplamda nakit 36 Euro şehir vergisini alıp, devlet tarafından verilen özel bir zarfa koyup hemen ayırdı. Bu vergi sadece nakit olarak kabul ediliyor hemen belirtelim.


Otele yerleştikten sonra soluğu hemen Grand Kanal’da alıyoruz. Grand Kanal (Canal Grande) 4km kadar uzunluğuyla Venedik'in en büyük ve en güzel kanalı. Bu ana kanala çok sayıda ikincil kanal açılıyor ve yüzlerce köprü ile birbirine bağlı bu masalsı şehir sokaklarında kaybolmaya başlıyoruz.


Karnımız acıkmaya başlayınca güzel bir İtalyan pizzası yemek için bir yerler arıyoruz. Ben güzel bir spagetti ve eşim de bir Pizza Margarita ısmarlayıp bu güzel lezzetlerin orijinal ülkesinde tadına bakıyoruz. Tabir-i caizse Mamma Mia!!! J O kadar karbonhidrat yüklemesinden sonra Venedik’in daracık sokaklarını keşfetmeye devam ediyoruz. Elimizde harita olmasına rağmen spontane gezmek en keyiflisi. Her sokak, her köprü ve köşebaşı size süprizler vadediyor çünkü.


Grand Kanal üzerinde 4 köprü bulunuyor. En ünlüsü,en eskisi ve en kalabalığı Rialto Köprüsü. Bu köprü eskiden beri Venedik’in ticari faaliyetlerinin en yoğun olduğu bölge olduğu için önem taşıyormuş şimdi ise turistlerin gözdesi.(Fotograf çektirmek için sıra bekledik) 


Devasa Cruise Gemilerinin de uğrak noktası Venedik. Sabah 09:00 aksam 17:00 saatlerinde günübirlik yanaşıyorlar ve binlerce turist Venedik sokaklarını keşfe çıkıyor. Bu saatler arasında her yer ama her yer oldukça kalabalık. Müzelerde, cafe, restaurantlar ve dükkanlarda bile sıra oluşuyor. 



Size ufak bir ipucu verelim; biz şanslıyız ki ilk gün farkettik J Cruise turları gider gitmez Venedik’in istisnasız her dükkanında (cafe ve restaurantlar da buna dahil) %50 indirim yazan tabelalar asılıyor camlara. Biz de akşam yemeğimizi Cruise gemilerinin ayrılma saatinden sonra yarı fiyatına yedik ve hediyelik alışverişlerimizi de yine bu saatten sonraya denk getirerek gayet ekonomik sayılabilecek fiyatlar ödedik.


San Marco Meydanı turistlerin bir diğer uğrak yeri. Bu devasa meydanda San Marco Kilisesi, Saat Kulesi ve Dükler Sarayı bulunmakta. Şehirin en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Marciano Müzesi de San Marco meydanında bulunuyor.



Giriş için oldukça uzun sıralar bekliyorsunuz. Bir zamanlar meydanda bulunan bronz atlar, ünlü mücevherler, mozaikler bu müzede sergileniyor. Yukarı kısmında bulunan balkonlarına çıkarsanız çok güzel bir manzara yakalayabilirsiniz. 


Meydanda, Venedik’in, hatta dünyanın en meşhur kafelerinden biri olan Caffe Florian var. Akşamları meydanda bulunan bu cafelerin önündeki orkestralar tam bir müzik ziyafeti sunuyor. Canlı olarak sergiledikleri performansları dinlemeye değer. Geceleri de oldukça eğlenceli olan bu meydanı gezmeden dönmeyin deriz. 


Gelelim Venedik ile özdeşleşmiş Gondollara. Daha önce de belirttiğimiz gibi kanallarla kaplı bu güzel şehri bir de Gondolla gezmek isterseniz, öncelikle biraz pazarlık yapmanızı öneririz.Avrupa ülkelerinde pek yaygın olmasa da pazarlık geçerli. Dilerseniz eşinizle veya sevgilinizle romantik bir Gondol Turu’nu başbaşa veya ekonomik olsun isterseniz sizin gibi diğer turistlerle ortak yapabilirsiniz. Bu güzel Gondol Gezisinde  Marco Polo’nun, Kazanova’nın ve ilk başbakanlarının yaşamış olduğu binaların yanından, sayısız köprünün altından geçiyorsunuz.


Gelelim biraz ne alınır, ne tür hediyelikler var Venedik’te. Rialto Pazarı öğle vaktine (12:30) kadar açık, taze meyve, sebze ve çeşit çeşit ürünlerin satıldığı bir Pazar. Oldukça acı tüketen İtalyan’lar bu pazarda taze acı biberleri tıpkı çiçek buketi gibi satıyorlar.


Venedik’in birçok mağazasında el işi cam objeler, figürler, avizeler görebilirsiniz. Bu camların kökeni Venedik’e 45 dakikalık mesafede bulunan Murano Adası’ndan geliyor. Ayrıca şahane maskeler de bu şehrin simgesi. İrili ufaklı maskelerin satıldığı dükkanlara bayıldık. Seyretmesi hatta fotoğraf çekmesi bile çok zevkli.


Makarnaların binbir çeşidi, rengarenk ve hatta siyah beyaz olanları bile mevcut. Hepsi hediyelik olarak paketlenmiş ve renkli olanlar çeşitli sebzelerden elde edilen renkler olduğu için gönül rahatlığı ile alabilirsiniz. Ayrıca, ünlü İtalyan içkisi Limoncello, zeytinyağı, Parmesan, Mozerrella gibi peynir çeşitleri de alabileceğiniz yerel ürünler arasında.


İtalya’ya gelip birbirinden meşhur kahvelerinden içmeden döneceğimi sanıyorsanız, benim gibi bir kahve tutkununu hiç tanımıyorsunuz demektir. J Venedik sokaklarını karış karış gezerken yorulduğumuzda, hemen bir cafe veya pastane bulup güzel bir kahve molası verdik. Kahvenin yanına eşlik eden olağanüstü lezzetli ve bizim ülkemizdeki tatlarıyla alakası olmayan Tiramusu’ya bayıldık.


Belirtmeden geçemeyeceğim, eğer kahvenizi sıcak seviyorsanız mutlaka belirtin çünkü kahveler soğuğa yakın bir ısıda servis ediliyor. Ayrıca şehir efsanesi değil ayakta içtiğin ile oturarak içtiğin kahvenin fiyatı da farklı :P 


Venedik’te deniz ürünleri ya da risotto gibi bir şeyler yemek için kişi başı 30€ gibi epeyce bir miktar ödemek gerekiyor. Ama pizza dilimleri için ödeyeceğiniz miktar Cruise gemileri ayrılmadan önce 10 Euro, Cruise gemileri ayrıldıktan sonra 5 Euro. Tercih tamamen size kalmış. Biz her ikisini de denedik hepsi birbirinden lezizdi.


İPUÇLARI:

1)Gondol Gezisini mutlaka yapın. Tabii biraz pazarlıktan sonra.
2)Cruise Gemilerinin şehirden ayrılmasını bekleyin, herşey yarı fiyatına düşüyor.
3)Vapurettolara binmeden de şehrin bir ucundan diğerine köprüler ile yaya gidebilirsiniz.
4)Kahvenizi sıcak seviyorsanız mutlaka garsona hatırlatın.
5)Bazı turistik mekanlar inanılmaz pahalı olduğu için menülere gözatmadan sipariş vermeyin.
6)Ülkemizde oldukça pahalı olan Parmesan Peyniri fiyatından dolayı taşımaya değer. 





17 Ağustos 2016 Çarşamba

SELANİK / YUNANİSTAN






Yunanistan, ülkemize sınır komşumuz olduğundan dolayı haftasonu bile ziyaret edilebilir.
Özel aracımızla çıktığımız İpsala Sınır Kapısı’ndan direkt olarak Selanik hedefimiz. Sınırı geçer geçmez muhteşem Yunan otobanı ile tanışıyor ve özeniyorsunuz. Yalnız hemen belirtelim otobanda benzin istasyonu yok. Benzin almak için otoban dışına çıkmak gerekiyor.

   

Sightseeing Otobüsü 

Yunanistan’ın ikinci büyük kenti Selanik’e varmak için dümdüz otobandan ilerlemek yeterli. Biz Dedeağaç (Alexandrapoli), Kavala,Gümülcine (Komotini) ve Halkidiki’yi dönüş yoluna bıraktık. Konaklaya konaklaya döneceğiz. Selanik’ e gidiş yolunda otobanda 3 adet gişe var. Her gişe’de 2,40 Euro ödedik.


Arkamızda SELANİK'in Simgesi  BEYAZ KULE 


Şehir merkezindeki otelimize yerleştikten sonra şehri keşfetmeye Beyaz Kule’den başladık.
  Beyaz Kule (Lefko Pirgo). Eskiden hapishane olarak kullanılan bu yapının adı “kanlı kule” olarak anılırken özgürlüğü karşılığında kuleyi beyaza boyayan mahkum sayesinde “beyaz kule” olarak anılmaya başlanmıştır. Kuleyi beyaza boyayan mahkum özgürlüğüne kavuşmuş, daha sonra bu kule Selanik’in Osmanlı’dan Yunanistan’a geçmesiyle şehrin simgesi haline gelmiştir. Zamanla beyaz boya yerini taş yapıya bırakmıştır. Günümüzde müze olarak gezilmektedir. Döner dar merdivenleriyle zor bir çıkış olsa da kulenin tepesinde muhteşem bir Selanik manzarası vardır. 

Port’a kadar tüm Kordon manzarası görülmeye değer.İster yürüyerek isterseniz bisikletle kordonun tadını çıkartabilirsiniz. Hat boyunca onlarca cafe, hediyelik eşya satıcısı, mağazalar, oteller, barlar bulunmakta.Kordondaki kafelerde kahve, içki ya da öğle yemeği için küçük bir mola verebilirsiniz.



Aristoteles Meydanı kordon hattında yer alan bir meydan. Beyaz Kule’den Port’a dogru yürürken ünlü Aristoteles Meydanı’nı görebilirsiniz. Özellikle gençlerin buluşma noktası ve şehrin de merkezlerinden biri...Her daim kalabalık, her daim canlı, gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel bir meydan.  Adını aldığı Aristoteles’in de bir heykeli bulunmakta. Ayrıca meydanın ünlü oteli Electra Palace’da bu meydan da yer almakta. Hemen otelin altında tarihi bir pastane olan Cafe Plaisir bulunmakta. Yunanlıların meşhur soğuk kahveleri “frappe” denemeden dönmemenizi öneririm.


ARİSTOTELES MEYDANI VE HEYKELİ 

Gittiğinizde mutlaka dikkatinizi çekecektir, tüm Yunanlar bütün bir günü sadece bir frappeyle geçirebilirler. genellikle kahvaltıları da sadece bir Frape’den ibarettir.. Frape güneş batana kadar popüler güneş battıktan sonra masalar bir anda kahve masasından ouzo masasına geçiş yapıyor. Akşam yemeklerini çok geç saatte yiyen Yunan halkı gece yarılarına kadar yemek vaktini uzatırlar.



Aristoteles meydanından Ermou  caddesine doğru giderken sağlı sollu tavernaların bulunduğu Athonos meydanını görebilirsiniz. En turistik olanlar da yerli halkın en çok tercih ettikleri de burada... 

 



Biz öncelikele Girit Mezelerinin dillere destan meşhurluğunu tatmak için Girit Meyhanesini tercih ettik. Olağanüstü mezelere bir de Girit’e özgü bal ve tarçın ile damıtılmış Ouzo yani Rakımelo eklenince harika tatlar denemiş olduk. Eğer sizde tatlı içkileri seviyorsanız kesinlikle Rakı Melo denemelisiniz. 

    

Çok beğendiğimiz Girit Tavernası (adres & tlf peçete üzerinde mevcut) ve Rakimelo 



Yerel halkın tercih ettiği mekanlar çok daha lezzetli ve ucuz oluyor. Biz de yerel halkın gittiği Meze Meze’yi cok ama cok beğendik. Birbirinden leziz mezelere deniz mahsullerinin eşliği harikaydı. Unutmadan Yunanistan genelinde yemekler ucuz. Hatta o kadar uygun fiyatlı ve leziz ki gayet dolgun bahşiş bırakmak geliyor içinizden :) 


         


Bu muhteşem mezelerden, deniz mahsullerinden ve salatalardan tatmak istiyorsunuz ancak Yunanca bilmediğiniz için nasıl ısmarlayacağınızı düşünüyorsanız işte size Maceracı Kaşifler'in muhteşem yardımı. Yunanistan'a gitmeden blogtaki yazının çıktısını alın ve restaurantta ne istediginizi siz Türkçe seçin, garson Yunanca anlayıp getirsin :P :) 





-Ano Poli(Eski Şehir)-

Selanik’te alışveriş yapmak isterseniz Tsimiski (Τσιμισκή)Caddesi Selanik’in en meşhur caddesi. Trafiğe de açık olan bu caddede hem sağ hem de sol tarafta mağazalar ve kafeler var.  Uluslararası markaların bulunduğu cadde de fiyatların Euro kurundan dolayı çok da ucuza geldiği söylenemez :) Yalnız Yunanistan’daki siesta uygulamasından dolayı öğleden sonra ve haftasonları(özellikle Pazar) açık dükkan bulamayabilirsiniz.

ATATÜRK EVİ

            


Ve gelelim ziyaret etmekten gurur duyduğum Atatürk’ün Evi’ne. 2015 yılında ki 3. Selanik ziyaretimizde öğrendiğimiz Atatürk Evi’nin restorasyonu Sn. Serdar Bilgili tarafından üstlenilmiş. Ayrıca boş olan eve bir cok yeni balmumu heykel ve eşyalar da eklenmiş. Bu durum bizi oldukça mutlu etti. 

   
     
Türk ziyaretçilere girişin ücretsiz olduğu Atatürk’ümüzün doğduğu ev bizim gibi Türk ziyaretçilerin uğrak noktası.

    
   

Gelelim son olarak benim gibi alışveriş severlere yönelik önerilere. Yunanistan’ın heryerinde görebileceğiniz büyük alışveriş merkezi JUMBO’lar var. Girmenizi ve en az 2-3 saat ayırmanızı tavsiye ederim. Oldukça uygun fiyatlı ve torbalarca alışveriş yapabileceğiniz herşey mevcut bu storelarda.


İPUÇLARI:

 1) İzmir’in kordon boyunun aynısı olan Selanik deniz kıyısında yürüyüş yapın. Sahildeki Port’tan Beyaz Kule’ye kadar keyifli bir kaldırım sizi bekliyor.
2) Aya Dimitriou mahallesi Apostolu Pavlo Caddesi no:75’te Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evi görebilirsiniz.
3) Sabah kahvaltısı için Aristotelous meydanında Electra Palace otelinin altındaki Cafe Plaisir muhteşem bir seçim.

4) Meşhur taverna gecelerinde Yunan rakısı Ouzo‘yu deneyebilir,sahilde balık yiyebilirsiniz. Bunların dışında meşhur şarapları “reçina“, “beyaz peynir (FETA), Kavala kurabiyesi ve yunan kahvesi” alabilirsiniz. 


Selanik hakkında tüm sorularınız için bu sayfadan yorum yazabilir veya maceracikasifler@gmail.com'a mail atabilirsiniz. 

8 Ağustos 2016 Pazartesi

MACARİSTAN / BUDAPEŞTE


MACARİSTAN / BUDAPEŞTE

Almanya’dan başlayıp Karadeniz’e dökülen ve bu sırada 10 ülke, 25 şehirden geçen Tuna Nehri‘nin ayırdığı en güzel şehir; yani Macaristan’ın başkenti Budapeşte; hem gecesi, hem de günüzüyle Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birisidir. Türkiye’den sadece 1 buçuk saat uçuş mesafesinde yer alan Bu Orta Avrupa şehri aslında Buda ve Peşte adında iki ayrı bölümden oluşuyor. Tuna’nın düz olan bölümü Peşte, tepelik olan kısmı Buda.

Budapeşte'nin Simgesi durumunda olan Parlemento Binası


Macaristan’ın başkenti olan Budapeşte Schengen Vizesi istemekte. Para birimleri Macar Forinti olmasına rağmen heryerde Euro kullanılmaktadır.
Budapeşte’ye 3 veya 4 gün ayırmanızı tavsiye ederim. Şehir hem gündüz hem gece farklılıklar sunuyor insana. Gece olunca muhteşem ışıklandırmalarından dolayı aynı binaya bakıyorsunuz, sanki farklı bir tur yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. 
Gelelim bu genel bilgilerden sonra gezip-görülcek yerler hakkında ki detaylı bilgilere. Biz öncelikle Budapeşte’nin tarih kokan bölümü Buda ile başladık şehri keşfetmeye. 


Royal Palace (Kiralyi Palota): Kraliyet Sarayı 

Buda Kale Tepesi: (Kraliyet Sarayı, Mátyas Kilisesi, Ulusal Galeri, Tarihi Müze ve Balıkçılar Burcu‘nun bulundugu bölge): Şehrin ve Buda yakasının en önemli turistik bölgesi. Burada gezmek, nefes almak insana gerçekten keyif veriyor. Fotograflanacak o kadar cok detay ve tarihi eser var ki...  




Kale Tepesi (Varhegy) bölgesine çıkmak için 3 alternatifiniz var. Bunlardan ilki hop on hop off tur otobüsleri. İkincisi fünikiler (solda), üçüncüsü de yürümek. Yürümek yaklaşık 7-8 dk sürüyor. Bizi yürümeyi tercih ettik. Çünkü her katta ayrı fotolar çekme imkanınız oluyor.


   



Kale Tepesine cıkmak için gözkamaştırıcı Szechenyi Zincir Köprüsü'nün hemen yanıbasından tırmanmaya basladık. 









Hep Buda ve Peşte dedim ya, işte bu köprü açıldıktan sonra Tuna Nehrinin ayırdığı iki şehir birleşmiş oluyor ve adı Budapeşte olarak birleşiyor. Zincir Köprü, Budapeşte’de bulunan 12 köprüden birisi ve en eskisi. Buda tarafına geçerken bu köprüyü mutlaka kullanacağınızı ve üzerinde bol bol fotoğraf çekileceginizi tahmin ediyoruz. 

Szechenyi Zincir Köprüsü



Zincir Köprü'nün yanıbasından Kale Tepesine dogru tırmanmaya basladıgınızda ilk olarak bu güzel kapı karsılıyor sizleri. (sagda) Tur otobüslerinin ve diger araclarında altından gecerek tepeye ulastıgı bu kapı fotograflamaya deger. 








Kale Tepesine tırmandıkça Peşte bölgesini daha güzel gözlemleyebileceginiz manzaralarla karsılasacaksınız. Üstelik Budapeşte'nin gerdanlığı olan Tuna Nehri tüm ihtişamı ile size gözkırpmakta. Bir cok kişi 7-8 dakika da tırmandıkları tepeye biz neredeyse 45 dakikada tırmandık. Her detayı fotograflamak icin oldukça uzun fotograf molaları verdik.


Matthias Kilisesi (Matyas Templom): Macar Kralı Matthias bu kilisede 2 kez evlendiği için kiliseye ismini vermiş. 13. yyda inşaa edilmiş bu kilise Budapeşte'nin en eski binalarından biriymiş. Osmanlı şehri ele geçirdiği zaman kilise camiye dönüştürülmüş (Asağıda) Ayrıca kiliseye doğru bakan Aziz Stephan heykeli de daha sonra yapılmış.


Matthias Kilisesi


Balıkçı Burcu (Fisherman's Basiton - Halaszbastya): Bu yapı bir çeşit  kale. Ama gerçekten masalsı güzellikte... Kendinizi Binbir Gece Masalları'nın birinde gibi hissediyorsunuz. Özellikle gece ışıklandırmalarıyla oldukça masalsı bir atmosfer yaratılan bu yerde fotoğraf  çekmeye doyamazsınız. Üstelik Balıkçı Burcu Matthias Kilisesi ve Aziz Stephen Heykeli ile dipdibe. Ne tarafa dönseniz deklanşöre basıyorken buluyorsunuz kendinizi.

         

 Masalsı güzellikteki Balıkçı Burcu

Kale Tepesine tırmandığınızda sizi muhteşem güzellikte Peşte manzarası kucaklar. Balıkçı Burcundan tüm görkemi ile sizi büyüleyen Parlemento Binası görülmekte. (Asagıda)






Macaristan Parlementosu (Orszâghâz): Ülkenin bağımsızlığını ve gücünü vurgulamak için inşası sırasında ‘haşmet’ kelimesinin mimari hakkını vermek için Tuna kıyısında 40 milyon kiremit, yarım milyon değerli taş ve 40 kilo altın katkısıyla inşa edilmiş eşsiz yapı gündüz büyülediği kadar gece de ışıklandırmasıyla bambaşka bir manzara sunuyor. Biz belki de dışarıdan (hele nehrin karşısından) bakmaya doyamadığımız için içini ziyaret etmedik ancak Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin başındaki bu değerli yapı, turistik ziyarete açık. 




Işıklandırılmış Parlemento Binası

Buda Bölgesini gezerken saatin farkına varmadık ancak kulağımıza gelen müzik seslerine dogru yola koyulduk. Böyle şehirlerde festivallere denk gelmek oldukça eğlendiricidir ayrıca yerel halkla içiçe olmak o ülke hakkında daha cok bilgi sahibi olmanızı sağlar. Biz de şanslıyız ki Palinka Festivali'ne denk geldik. Nedir mi Palinka? Macarların yerel içkileri. Giriş ücreti tek girişli veya çok girişli olarak ödeyebiliyorsunuz. Çünkü festival bir kaç gün boyunca devam etmekte. Biz tek girişli biletlerimizi alır almaz soluğu festival meydanında aldık. 

  


Palinka Festivali (oldukça sert bir Macar içkisi)



Buda tarafında görebileceğiniz yerlerden biri de Gül Baba Türbesi. Osmanlı hakimiyeti zamanında Budapeşte'de çok sevilmiş bir dervişmiş Gül Baba. Biz gitmedik ama ilginizi çekiyorsa gidilebilir. 


Otelimize oldukça yakın olan bir durak noktasından daha bahsedeyim sizlere. Margaret Adası. Sizin konakladıgınız yer uzak olabilir o zaman şöyle bir tüyo vereyim, tekne turları Tuna Nehri'nin ortasındaki Margaret Adası'na uğruyor, bazıları ise uğramıyor. Margaret Adası'na köprü bağlantısı da var, yürüyerek de gidiliyor. Yürüyüş ve spor için gidiyor yerel halk buraya, piknik de yapılıyor. Yazın ise festivaller ve kafeler sayesinde çok daha canlı bir ada haline geliyormuş. Ayrıca akşamları adada bulunan havuz ışık ve su oyunları ile oldukça rağbet görmekte. 

 

Yine Buda Bölgesinde ziyaret edilecek Gellert Tepesi (Gellert Hegy): Yeşil köprüden Buda tarafına geçtiğinizde tepeye çıkış noktasına geliyorsunuz.
 Gellert Tepesi'nde muhteşem bir Budapeşte manzarası bekliyor sizi hamamları, mağara kilisesi, anıtı ve kalesi ile gezilesi noktaların başında geliyor.Bir de Özgürlük Heykeli (Szabadsag szobor). Bu heykel ülkede 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kısa dönem süren komünizme ait tek hatıra. Komünizme ait tüm yapılar yıkılmış, ama bu heykele kıyamamışlar. Üzerine bir battaniye örtüp 3 gün kapatarak heykeli "güya" komünizmden arındırıp boyamışlar, özgürlüğün sembolü haline getirmişler...


Szchenyi Bath Hamam ve Kaplıcalar:Bu devasa kompleks 1909 yılında yapılmış. Hem dışarıda, hem içeride bir çok havuzu var. Tabii bu havuzlar Termal sularla dolu ve sıcacık.  Buz gibi havada dışarıdaki termal havuzlarda olmak gerçekten çok güzel bir anı oluyor. Kesinlikle vaktiniz varsa gitmenizi öneririz. Çoğunda havlu, mayo gibi ihtiyaçlarınız kiralanabiliyor olsa da, en azından terlik ve mayonuzu almanızı öneririz. 



Sağlık Turizminde önemli yeri olan Szchenyi Bath Hamam ve Kaplıcaları

Buda Bölgesini anlatmayı bitirdigimize göre gelelim Peşte Bölgesine. Halkın yaşadığı, alışveriş merkezlerinin, dükkanların daha cok olduğu bu bölge de oldukça güzel. Bu bölgeyi gezerken sizlere vereceğim su ipucunu gözardı etmeyin derim: Free Tourist Tour (Bedava Yürüyüş Turu) Lokal bir rehber size 2 buçuk saat boyunca şehrin önemli yerlerini gezdiriyor. Turun bitiminde de siz ona bahşiş veriyorsunuz. Açıkçası bu tur sayesinde şehrin tarihi yerlerini daha detaylı öğrenerek gezebilirsiniz. Günde 10:30 ve 14:30 olmak üzere 2 defa yapılıyor. Turun başladığı yer (buluşma noktası) Vörösmarty Meydanıdır. Rehberin anlatım dili İngilizce’dir.

  

   
Yerel kıyafetleri ile Macar Kızları 

Vaci Utka (Vaci Caddesi): Modern kısmın merkezinde yer alan cadde de lüks restoranlar, kafeler, alışveriş merkezleri hem yerli halk için hem de turistler için buluşma noktası. Ünlü Vaci Caddesi'nin diğer ucundaki Vörösmarty Meydanı şık bir meydan. Hard Rock Cafe ve yılların pastanesi Gerbeaud (kuruluş1858) bu meydanda. 
  
           























Avrupa'nın en köklü Gerbeaud Pastanesi

Kahramanlar Meydanı (Heroes' Square, Hösök Tere), Macarlar'ın Avrupa'ya gelişinin 1000. yılında yapılmış ünlü bir meydan. Etrafında müzeler, ortasında heykeller var. Meydana Milenyum Meydanı da deniyormuş.
Aziz István Bazilikası: 96 metre yüksekliğiyle şehrin en büyük kilisesi, parlamentoya yakın konumu ile geçerken ziyaret edilesi binalardan. 

Gelelim Macar Mutfağına. Hediyelik eşya satan tezgahlarda bile görebileceğiniz kırmızı biber Osmanlı'dan hatıra Macarlara. Gerek kurutulmuş çekilmiş, gerekse tazesini alabilirsiniz. Bunun yanında et yemekleri oldukça bol. Macaristan mutfağı zengin  olsa da ağır ve yağlı. Gulaş, balık çorbası, Borjûpaprikâs öncelikli olmak üzere et yemekleri meşhur yemekler olarak sıralanabilir.









Birde Vörösmarty Meydanında kurulmuş seyyar yemek dükkanlarında gördüğüm ve kokusunun beni kendine çektiği Kürtőskalács  (solda) var.Genelde fırınlarda satılıyor ancak seyyar olanları görmek de mümkün. Rulo şeklinde tarçınlı bir hamurişi. Denemenizi öneririm.













İPUCLARI:
1)Budapeşte'yi iki şehir olarak düşünün ve zamanınızı ona göre ayırın ki her yeri gezip görebilesiniz.
2)Oldukça güvenli bir şehir. Hırsızlık veya başka negatif bir durum söz konusu degil.
3)Hop On Hop Off turlar oldukça ekonomik ve tüm şehri rahatça gezebilirsiniz.(Tuna Nehri gezisi dahil)
4) Gerbeaud Pastanesi'nde cevizli tatlıyı deneyin. 
5)Fotograf makinası pilleri veya şarj aletlerinizi yanınızda bulundurun. Fotograf çekecek çok şey var.